Ertuğrul Özkök: Erdoğan, önceki gece Koç’un ödül törenine katılsaydı çok şaşırırdı ve gecenin baş konusu; Hakan Ateş’in muhteşem egosu

Ertuğrul Özkök | Zamanın Ruhu        

Evet aynen başlıktaki gibi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gece Kuruçeşme Divan’da, Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Madalyası Ödül törenine katılsaydı…

Eminim ki çok mutlu olurdu…

Kendisi salondaki davetlilerden coşkulu bir alkış almasa bile, o yapılan iki konuşmayı ayakta alkışlayabilirdi…

Alkışlarken de eminim içinden şu geçerdi:

“Ben demiyor muyum dünya beşten büyüktür diye…”

Katılsaydı, kendine uzak zannettiği bir dünyanın aslında o kadar uzak olmadığını hissedebilirdi…

O yüzden önceki gece orada olmalıydı, keşke olsaydı diyorum…

Tabii tören bitip yemeğe geçildiğinde gecenin en önemli konusu “Fatih Terim Fonu”ydu…

Bir de Denizbank CEO’su Hakan Ateş’in “muhteşem egosu…”

Onu da yazının ikinci bölümünde okuyacaksınız.

Önce, Türk sosyal bilim dünyasında bir “paradigmanın kırıldığı” bu çok önemli ödül törenini anlatayım…


Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Metin Sitti, Prof. Dr. Ayşe Zarakol ve Rahmi Koç

Koç Üniversitesi Rahmi Koç Ödülü, Cambridge öğretim üyesine

Dediğim gibi Koç Üniversitesi her yıl bir bilim alanında “yılın insanı”nı ödüllendiriyor…

Ben aşağı yukarı bütün ödül törenlerine katıldım. Hemen hepsi gerçekten çok etkileyici bilim insanları…

Bu insanlar arasında çok sayıda kadının bulunduğunu görmek de insana çok iyi geliyor.

Dün geceki ödül, dünyanın en önemli üniversitelerinden biri olan Cambridge Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Zarakol’a verildi.

Doğu-Batı ilişkileri konusunda çalışıyor ve yazdığı kitaplar bütün dünyada çok ilgi gördü.

Ve diyebilirim ki, bu alanda bütün dünyada yerleşmiş çok güçlü bir paradigmayı kırdı…

91 yaşındaki mütevelli heyeti başkanından Erdoğan’a övgü

Şimdi geleyim geceye…

Gece, Erdoğan’ın çok seveceği bir konuşma ile başladı.

Koç Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Nur Yalman öylesine Batı karşıtı bir konuşma yaptı ki, itiraf edeyim ben irite oldum.

Batı’nın ne sömürgeciliğini bıraktı ne Türkiye’yi ve öteki ülkeleri küçük görmesini…

Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçenlerde yaptığı bir konuşmaya atıf yaparak övgüyle bahsetti.

Koç Üniversitesi Rektörü, Einstein’ın enstitüsünden

Ödülü alan Ayşe Zarakol’un sunumunu ise Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Metin Sitti yaptı.

Metin Sitti olağanüstü kariyere sahip bir bilim insanımız… Sadece, Einstein’in kurduğu bir kuruluşun devamı olan Max Planc Enstitüsü’nden Koç’a geldiğini söylesem herhalde yeterli olur.

Mikro robotlar üzerine çok önemli çalışmaları var.


Prof. Dr. Ayşe Zarakol

Kazanan Zarakol’un babası benim çizgi roman arkadaşım

Ayşe Zarakol’un annesi Necla Zarakol çok eski bir arkadaşımdır.

Genç yaşta kaybettiğimiz eşi Cihan Zarakol da önce Ankara, sonra İstanbul çevrelerimizden çok iyi dostumuzdu.

Beni ona bağlayan özel bir neden daha vardı.

Cihan, çizgi roman çizeriydi…

Necla’nın kardeşi Nurcan Akad ise yıllarca Hürriyet’te aynı masada çalıştığım çok başarılı bir gazeteci arkadaşımdı.

Ankara Hürriyet ofisinde haber atlatınca kalkar birlikte dans ederdik.  İstanbul yazı işlerine birlikte geldik.

Ödülü alan Zarakol: Batı merkezli düşünceye son

Ayşe Zarakol’un konuşmasını çok dikkatle izledim.

Batı merkezli düşüncenin getirdiği eksiklikleri anlatan ve bunun bilimsel gerekçelerini ortaya koyan bir konuşmaydı.

“Uluslararası İlişkiler hep Batı merkezli ve eksenli bir anlayışla açıklanmaya çalışıldı. Batı, bu hikâyeyi hep 17. yüzyıldan başlattı. Oysa dünya tarihi 17. yüzyılda başlamadı; bunun öncesi ve o öncesinin getirdiği kurumlar vardı” diyor.

Tabii o dünya büyük ölçüde Doğu’daydı.

Son 100 yılın üç büyük mağlubu Osmanlı, Japonya ve Rusya

Yayımlanan ilk kitabı “Yenilgiden Sonra” adını taşıyor…

Kitabı hiç bilmiyordum ve dün sabahtan itibaren okumaya başladım.

Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Osmanlı İmparatorluğu, İkinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Japonya ve Soğuk Savaş’tan mağlup çıkan Rusya…

Bu üç ülkeyi karşılaştırıyor.

Ve bu üç ülkenin de yenilgiden çıkış yolunu yine Batı merkezli anlayışlarla bulmaya çalıştığını söylüyor.

Konuşması çok rahat, akademik soğukluktan, kuruluktan ve mesafeden uzaktı.

Fukoyama’nın tarihin sonu kitabı kadar dikkat çekici

Erdoğan bu konuşmayı neden severdi?

“Yenilgiden Sonra” kitabı aslında 2004 yılında hazırlanan doktora tezinden hareketle yazılmış. Türkçesi 2012 yılında Koç Üniversitesi Yayınları tarafından çıkarılmış.

Bence getirdiği tez itibariyle, Fukoyama’nın “Tarihin Sonu” kitabı kadar iddialı.

Bu arada parantezi açıp söyleyeyim, Koç Üniversitesi Yayınları çok başarılı. Üstelik yayıncılığı akademik monotonluktan kurtarmışlar.

Erdoğan bunu severdi; kitabın önsüzündeki AKP

Kitabın 2019’da yapılan yeni baskısının önsözünde Ayşe Zarakol aynen şunları söylüyor:

“Kitapla beraber Türkiye’nin ekonomisi büyüdü, onunla beraber dış ilişkilerdeki imajı da güçlendi, şimdi artık ‘Türkiye, Japonya ve Rusya’nın yanına yaraşır mı?’ sorusunu soran pek kimse kalmadı. Bunda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin rolü büyük. AKP’nin yönetim kadroları daha önceki hükümet ve özellikle diplomasi kadrolarına kıyasla Türkiye’nin Batı’yla ilişkisini farklı görmektedir.”

Rahmi Koç Bilim Madalyası bu yıl işte bu sözleri söyleyen bir Cumhuriyet bilim insanına verildi.

Konuşmasında sık sık Cumhuriyet’in kuruluşunun 100’üncü yılına samimi atıfta bulunan bir bilim kadınına…

Hemen alttaki cümle: “AKP devletleştikçe”

Tabii Cumhurbaşkanı törene katılsaydı, o önsözüm hemen altındaki şu eleştiriyi de dinleme fırsatına sahip olacaktı…

“(Ne yazık ki) …AKP’nin yarattığı farklılık, AKP devletleştikçe kaybolma tehdidi altında…”

Bu arada AKP’nin Ortadoğu politikasına da üstü örtülü eleştirileri var. Bu bölgede “abilik” taslama, kendini Doğu’daki yükselen öteki ülkelerden yüksek görmek gibi eleştiriler…

Bu arada kitabın ilk sayfasına Dostoyveski’den aldığı bir alıntıyı da çok sevdim.

Yazı çok uzadığı için meraklılarına duyurmakla yetiniyorum.

Şimdi geleyim, bu güzel davetten seviyeli cemiyet izlenimlerine…

Tören sonrası koç ailesinin masasında kimler vardı?

Koç ödül törenlerinin bir geleneği var.

Törenden sonra bazı davetliler için özel masalar hazırlanıyor.

Önceki gece Koç ailesinin ikinci neslinin iki üyesi Semahat Arsel ve Rahmi Koç ile üçüncü kuşaktan Ali Koç’un masasına baktım…

Tabii ki ödülü alan Ayşe Zarakol ve eşi Dmitri Jajich; Sema ve Aydın Doğan; eski başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan, Hüsnü Özyeğin ve eşi Ayşen Özyeğin

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’u göremedim.

Özyeğin Üniversitesi’nden Harvard sürprizi geliyor

Geceden bir de akademik haber vereyim. Özyeğin Üniversitesi Başkanı Hüsnü Özyeğin, Özyeğin Üniversitesi’nin dünyanın en önemli üniversitelerinden Harvard’la çok güzel bir iş birliğine başlayacakmış.

Ancak ne olduğunu söylemedi.

Cuma günü Oksijen gazetesinde okuyacakmışız…

Törende daha çok “eski Türkiye” gazetecileri vardı

Törenden sonra verilen kokteylde masaları dolaştım. Bir masada Kadri Gürsel, Cumhuriyet yazarlarından Özlem Yüzak, Orhan Bursalı, ilgiyle izlediğim Ekonomi gazetesi yazarı Vahap Munyar, Haber Türk’ten Ayşe Özek, T24 yazarı Murat Sabuncu, 10 Haber’den İsmet Berkan, dün Fatih Terim Fonu yayınını hayranlıkla izlediğim YouTuber Özlem Gürses, Nr 1 Radyo ve televizyonlarının sahibi Ali Karacan, Pencere gazetesinden Yavuz Oğhan, Gila Benmayor ve Şelale Kadak.

Ve tabii böyle davetlerin senyör gazetecisi Güneri Cıvaoğlu

Yine formda ve yakışıklı…

Galiba Türkiye’nin en uzun dijital duvar ekranı

Kuruçeşme Divan’a epeydir gitmiyordum.

İki yıl önce yenilendi ve şaşırtıcı bir yer olmuş.

Yönetici ve personeli her zamanki gibi çok dostane…

Rahmi Koç Ödül Töreni bu yıl ilk defa burada yapıldı.

Tören salonu çok iyiydi. Özellikle sahnenin bir başından ötekine uzanan dijital ekran, benim bugüne kadar Türkiye’de gördüğüm en genişiydi.

Sahneye etkileyici bir derinlik ve estetik kazandırıyor.

Tek eksik dijital duvardaki videoydu…

Las Vegas Sphere’i dünyada dijital ekran anlayışını tamamen değiştirdi.

Yani ekranın görsel yanı eksik kaldı.

Arka plana çok daha etkileyici görseller getirilebilirdi.

Klasik Divan şaşırttı: Menü de suşi bile vardı

Tabii tören Divan’da yapılınca menü de çok geniş oluyor.

Kuzu tandırdan mantarlı lazanyaya kadar çok geniş bir menü vardı.

Hatta bir masa da Japon mutfağına ayrılmıştı ve suşi çeşitleri bile vardı.

Peynir masasında, olmazsa olmaz İtalyan parmesan, Türk dil ve beyaz peynir çeşitleriydi…

Konya obruk peyniri tören menüsüne girdi

Bu yıl peynir masasının en büyük yeniliği Konya Divle obruk peyniriydi.

Kendi böyle üst düzel bir ödül töreni menüsünde Divle obruktu.

Bu peyniri hem de tulumunun içinde görmek şaşırtıcıydı.

Gerçek Divle obruğu bulmak çok güç… Piyasada çok taklidi var.

Seçim iyiydi ve altı aylık obruk zevkimi tatmin ettim.

Tabii yerken, Anadolu’yu karış karış gezip Obruk peynirlerini Michelin yıldızlı menülerine sokan Mehmet Gürs’ü de hatırladım.

Bu yıl törende müzik yoktu ve bence iyiydi

Koç törenlerinin en sevdiğim yanı uzun olmaması.

Vehbi Koç Ödülü, Mustafa Koç Ödülleri de hep kısa oluyor.

Bu yıl baştaki müzik dinletisi de kaldırılmıştı. Bence doğru yapmışlar.

Çünkü insanlar bu tür törenlerde daha çok tören dışında insanlarla sohbet etmeyi seviyorlar.

Önceki bu bakımdan bana çok iyi geldi.

Gecenin iki konusu: Fatih de işin içinde mi, Hakan Ateş kalabilir mi?

Masalarda en çok konuşulan konu tabiatıyla “Fatih Terim Fonu”ydu…

Gazeteciler arasında küçük bir bölüm “Fatih Terim’e haksızlık ediliyor” görüşündeydi. Çoğunluk “Terim de bu işin içindeydi” görüşünde.

Bankacılar ise daha çok, Denizbank ve CEO’su Hakan Ateş üzerine yoğunlaşmıştı.

Çoğunluk şu görüşteydi:  

“Banka bu işi en başında çözmeliydi. İşin içine bu kadar celebrity girmişse büyüyeceği kesindi. O nedenle bunu halledebilirlerdi. Kendilerine en fazla 20-30 milyon dolara patlardı ama sorun büyümezdi. Şimdi banka ve yöneticileri de töhmet altına girdi. Hakan Ateş’in bu olaydan sonra orada kalması pek kolay olmaz…”

 

Gecenin gırgırı: Denizbank CEO’sunun komik videosu ve muhteşem egosu 

Gecenin en çok gülünen şeyi ise Hakan Ateş’in bankanın kuruluş yıldönümü için hazırlattığı komik videoydu.

Vallahi ben kendi payıma o videoyu sevdim. Hakan Ateş’in mizah anlayışı ve kendine güveni, kendiyle dalga geçmesi hoşuma gitti. Ama lacivert takımlı bankacı kesimi aynı fikirde değildi.  

Bazılarına göre bu video onun “muhteşem egosunun” boyutunu açıkça ortaya koyuyor.

“Bu işi başta çözememesinin nedeni de o ‘muhteşem egosu’ydu”  diyorlar.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir