Bülent Buda: Yalçın’ın yarışmacı kimliğine golcü kimliğini eklemesi daha ilk maçında Stanimir Stoilov dokunuşu olabilir mi? Futbolda değişimler, dönüşümler anlıktır. Farkında olan, işini bilen olaya el koyar istediğini gerçekleştirir. Yalçın, gollerden sonra tribünlere dönüp formasını öperken taraftarlara ne demek istedi acaba? Göztepe’de oyun alanı dizilişinde çarpıcı, dikkat gerektiren değişen isimler güne damgasını vurdu. Özellikle Atınç’ın kulübeye çekilişi! Rakip Tuzlaspor’un oyun alanı gücü ile sıralamadaki yeri örtüşmüyor. Yani kolay bir lokma değildi.
Göztepe varolan kadro derinliği ve de tribün gücüyle bu ligin yarışmacı takımları sıralamasında öne çıkabilir. Aslında çıkmalıdır da. Bilge bir spor adamı John Wooden şöyle der; ‘Şöhretinden çok karakterine odaklan. Çünkü karakter gerçekten kim olduğundur. Şöhret sadece başkalarının senin hakkında düşündükleridir.’’ Netice olarak hoş geldin Stanimir Stoilov. Devamını bekleriz…
Fatih Tanfer: Göztepe, yeni teknik direktörü Stanimir Stoilov’la ilk maçına çıktı. Tuzlaspor karşısında ilk 11 seçimi doğru ve yerindeydi. Kalede Lis yine güven verdi. Taha harikaydı. Tarkan, hatasız oynadı. Nielsen ise bugüne kadar oynadığı en iyi oyununu oynadı.
Orta alanda Doğan Erdoğan, sayısız top kazandı. Yalçın hücuma dönük oynadı. İyi oyununu iki golle taçlandırdı. Ogün, sağdan etkili ve en önemlisi rakip konraataklarda takımın sigortasıydı. Kaptan İsmail iyi niyetli ancak eski performansından uzaktı. Hücumda Tijanic adeta rakip alanda yıldırım hızındaydı ve güçlüydü.
Maçı protokol tribününden Stanimir Stoilov’ı rahat görecek bir biçimde izledim. Heyecanı yüksekti. Maçın ilk dakikasından itibaren oyuncularının ön alanda baskı yapmasına önem verdi. İkinci yarı pres dozajının en üst seviyeye çıkmasını sağladı. Göztepe’de diğer avantaj ise disiplinli ve kompakt oyun anlayışından taviz vermemesiydi.
Sarı kırmızılılar maçın başından son düdüğe kadar üstün olduğu ve hak ettiği karşılaşmayı kazandı. Yeni oyun formatının tam olarak oturması elbette süre alacak.
Stoilov’un Göztepe’ye katkısının büyük olacağına ve takımın kazanma hırsını en üst düzeye çıkaracağına inanıyorum.
Mehmet Demirtaş: Futbolda klasik söylemlerden ikisi “istikrar” ve “kan değişimi”…
İşler iyi giderken kararlılıkla uygulanan plan ve programdan bahsedilir. Kötü gidişatta ise düzeni devam ettirmek mi gerekir, yoksa yeni bir düzen kurmak mı daha iyidir ikilemiyle baş başa kalırsınız. Bir yanınız kurduğunuz yapının meyvelerini vereceğini, istikrarın ve düzenin devam etmesi gerektiğini, dolayısıyla sabretmeniz gerektiğini söylerken, diğer yandan da kötü sonuçlar geldikçe hep bir geç kalmışlık hissine doğru sürüklenirsiniz.
Bu gibi kırılma anlarında verilecek kararlar sonu mutlu bitecek bir hikâye yazmaya da yol açabilir…
Uzun süre birlikte aynı ekiple çalışmak bir rutin oluşturur, bu da istikrarı getirir. Ancak her istikrar başarıyı getirmez.
Mesela siz istikrarı ve başarıyı hep kötüyü tecrübe eden bir birliktelikte ararsanız, o birlikteliği bir gözden geçirmeniz gerekecektir.
Bazen anlayış değişikliği yeni bir heyecan ve dinamizm sağlayabilir. Göztepe 13. haftada bu kan değişimini yaptı ve yeni teknik direktörüyle çıktığı ilk maçından galibiyet elde etti. Bizler Göztepe’nin hem galibiyetinden hem de eldeki kadro yapısıyla oynadığı futboldan gelecek adına umutlansak da Stanimir Stoilov’un Tuzlaspor galibiyeti sonrası sıcağı sıcağına ‘‘Göztepe’ye layık gördüğümüz oyundan çok uzaktayız’’ açıklaması çok daha değerli. Ben Göztepe’nin bu ligde yazacak çok hikâyesi olduğuna inandım. Bu sözler, kötü istikrara dur diyen bir değişimle gelen galibiyet ve gol sevincinde kenetlenen oyuncuların yeni bir heyecanın geldiğinin habercisi. Umarım bu heyecan bizi Süper denen lige taşır’
Topyekün mücadele
Bülent Buda: Acı gerçek önümüzde duruyor ve sizin bu acıyı dindirme gücünüz eksik! İyimserler uçağı kötümserler ise paraşüt icat etmiş. Şu sıralar Altay’ın da kötümserlere gereksinimi var. Acaba oyunda tek net gol pozisyonuyla buluşan Eren Erdoğan o fırsatı gole dönüştürseydi maçın bitiminde tabelada farklı bir skor yazar mıydı? Sanmıyorum…
Yetersizlik neredeyse tüm takımın sinir uçlarına sinmiş. Çorum tribünlerindeki Altay kümeye bağırışları insanın içini acıtıyor ve gücüne gidiyor. Neredeyse 90 dakikanın bütününde baskı altında oynayan bir takımın kramponlarını zemine sağlam basan bir konumda koruyamaz, devam ettiremezsiniz. Oyuncuların salt sorunu kaybetmek değil ki! Belirsizlik, onların duygularını sömürüyor. Ummak isteriz üstelik çok da seviniriz takımda olağanüstü, sıradışı bir dönüşüm yaşansa… Futbolda da mucizeler olur elbette lakin mucizeleri gerçekleştirecek.
olan da alandaki potansiyeldir. O potansiyelde de gözlenen bir yükseliş ve ilerleme olmayınca nasıl çıkılır karanlıktan aydınlığa!
Fatih Tanfer: Altay, Çorum deplasmanında 3-0 mağlup oldu. Özellikle ikinci yarıdaki oyunuyla taraftarını da umutsuzluğa itti. Hakemin yönetimiyle bu maçın önüne geçtiğini yaptığı hatalarla neticeye tesir ettiğini belirtmek zorundayım.
26. dakikada Eren, cezaalanı içerisinde sırttan ittirilerek düşürüldü. Hakem penaltı ve kırmızı kartı vermedi. Kuralları uygulasa Çorum 10 kiş kalacaktı. 40. dakikada Gereldo’nun Özgür’e yaptığı ciddi faulü sarı kartla geçiştirdi. Bu pozisyona VAR’ın müdahalesi gerekirdi. İhraç olmayan Geraldo, ikinci yarıda maçın yıldızı oldu. 2 asistle 2 gol attırdı. Bunlar bir hakemin oyunun sonucuna nasıl tesir ettiğinin bir örneği…
Kurallar tam uygulansa, Altay maçın ilk yarısında öne geçecek ve rakip eksilecekti.
Altay’ın özellikle ikinci yarıdaki kötü oyununu bu yazdıklarımla örtmek istemem ancak tespitim Altay, Çorum’da büyük haksızlığa uğradı. Maçın skorlarını saha içinde mücadele eden oyuncular belirlemeli. Yazıktır, günahtır. Umarım, en kısa zamanda idari sorunlar çözülür ve Altay bu üzücü günleri geride bırakır.
Mehmet Demirtaş: Altay’da yönetim değişti, hoca değişti ama sonuç değişmedi. Özellikle Çorum deplasmanın ikinci yarısında izlediğimiz Altay’a oynadığı futbol hiç yakışmıyor. Ligin ilk yarısının bitimine 4 hafta kaldı. Kalan 4 maçın 4’ü de birbirinden zorlu.
Sözün özü, hamur aynı, tekne aynı ama usta farklı. Farkı, farklılık yaratır derler, şimdilik öyle olmadı. Başkan Murat Pervane yeni hocaya güvenim tam dedi. Güven vermek önemlidir. Güven duymak da önemlidir. Ama, en önemlisi, duyulan güveni boşa çıkarmamaktır. Altay’ın içinde bulunduğu durum göz ardı edilmeyecek kadar zorlu. Başkan ve yönetimin sorumluluğu ağır, fedakarlığı büyük.
Sürecin komutanı o, ancak kadrosunda sıkıntılar var. Hedef ligde kalmak olunca çark hızlı dönüyor, yüksek performans gerektiriyor. Para günü kurtarır, kaliteli yönetici ise hem günü hem geleceği kurtarır.
Yetenek oyuncudan, futbolunu ve fiziğini geliştirmek hocalardan olur biliyoruz. Altay’da gençler hala kendilerinden beklenen düzeye gelemedi. Ayrıca futbolda maça hazırlık demek fiziksel, taktik ve mental anlamda maksimuma ulaşmak demektir. Yaşananlara ve saha sonucuna baktığımızda, Altay’ın bu üçlüyü tamamlayamamasının faturasını fazlasıyla gördüğüne şahit olduk. Sadece mücadele ile skor üretmenin zor olduğunu, puan için gol, gol için de üretkenlik gerektiğini bilmek için dahi olmaya gerek yok.
Altay üretkenlikten çok uzakta. Mağlubiyetin sebeplerinden çıkarılması gereken dersleri almak önemli.
Ama, mental anlamdaki sıkıntıları kulak arkası yapmamakta önemli. Bu takıma psikolojik desteğin şart olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Bu anlamda mutlaka harekete geçilmeli. Yol uzun ve süreç giderek sıkıntılı hal alıyor.